12° Açık

Genel HABER AKIŞI

Genel HABERLERİ

  • Kocaeli’de ev yangını

    Kocaeli’de ev yangını

    Kocaeli’nin İzmit ilçesinde tek katlı bir evde çıkan yangın itfaiye ekiplerince söndürüldü. Alınan bilgiye göre Kuruçeşme Yeni Mahalle İnkılap Caddesi üzerinde bulunan Selahattin Durak’ın kiracı olarak yaşadığı tek katlı evde, henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Evde yükselen dumanları gören çevredeki vatandaşların haber vermesiyle, olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekipleri alevlere […]
  • Başbakan Yardımcısı Işık, Kocaeli’de

    Başbakan Yardımcısı Işık, Kocaeli’de

    – Işık, KAI Vakfı’nın Tanıtım Günleri etkinliği ile Körfez Karadenizliler Derneği’nin düzenlediği 13. Geleneksel Hamsi Şöleni’ne katıldı KOCAELİ (AA) – Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, Kocaeli Kars Ardahan Iğdır (KAI) Vakfı’nın Tanıtım Günleri etkinliği ile Körfez Karadenizliler Derneğinin düzenlediği 13. Geleneksel Hamsi Şöleni’ne katıldı. Beraberinde AK Parti Kocaeli İl Başkanı Şemsettin Ceyhan, Körfez Belediye Başkanı İsmail Baran ve AK […]
  • “Kocaeli’de metro için kolları sıvadık”

    “Kocaeli’de metro için kolları sıvadık..

    Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, dünya standartlarında ulaşım hizmetleri sunmak için adımlar attıklarını belirtti. Ulaşımpark A.Ş’ye bağlı belediye otobüsü ile İzmit-Dilovası arasında yolculuk yapan Karaosmanoğlu, vatandaşlardan ulaşım hizmetlerine duyulan memnuniyeti, yeni talep ve önerileri yerinde dinlediğini söyledi. Vatandaşların aldığı hizmetler karşısında duyduğu mutluluğun kendileri için önemli olduğunu belirten Karaosmanoğlu, şunları söyledi: “Bunun için ekiplerimiz […]
  • 3 Aralık Dünya Engelliler Günü

    3 Aralık Dünya Engelliler Günü

    Keşan Gazi Özel Eğitim Uygulama Merkezi’nce 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla etkinlik düzenlendi. Ahmet Yenice Ortaokulu Sevim Yenice Konferans Salonu’ndaki etkinlikte, saygı duruşunda bulunuldu, İstiklal Marşı okundu. Okulun mezun öğrencilerinden Emre Yalçın, şunları kaydetti: “Gözlerinizin görmediğini, doğadaki bin bir rengi keşfedemediğinizi ya da yürüyemediğinizi gönlünüzce koşamadığınızı, fikirlerinizi ifade edemediğinizi, tek başına yemek yiyemediğinizi, güzel şarkıları dinleyemediğinizi, […]
  • Kocaeli’de hırsızlık iddiası

    Kocaeli’de hırsızlık iddiası

    Kocaeli’nin İzmit, Kartepe ilçelerinde hırsızlık yaptıkları iddia edilen 5 şüpheliden 1’i yakalandı. Alınan bilgiye göre, Karabaş ve İstasyon mahallelerindeki mağaza ve inşaat firmasından hırsızlık yapıldığı ihbarı üzerine Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri harekete geçti. Çevredeki güvenlik kamera kayıtlarını inceleyen ekipler, olayda kullanılan kiralık aracın plakasını tespit etti. Şüphelilerden M.H.D. (47), İstanbul Avcılar’da polis ekiplerince gözaltına […]
  • Merhaba dünya!

    Merhaba dünya!

    WordPress’e hoş geldiniz. Bu sizin ilk yazınız. Bu yazıyı düzenleyin ya da silin. Sonra yazmaya başlayın!
  • Russell Crowe: Savaşa Türklerin tarafından bakmadığım için utandım

    Russell Crowe: Savaşa Türklerin tarafından bakmadığım..

    Yeni Zelanda’da yayınlanan The New Zealand Herald gazetesi muhabiri Russell Baillie’nin sorularını cevaplayan ünlü oyuncu, çekimleri Türkiye’de yapılan ve 26 Aralık’ta vizyona girecek olan ‘The Water Diviner’ filmine değindi. “BİR DAKİKA BİLE TÜRKLERİN TARAFINDAN BAKMADIĞIMI FARK ETTİM” Geçtiğimiz günlerde yaptığı başka bir açıklamada, “Gelibolu’da bağımsız bir ulusu işgal ettik” itirafında bulunarak ülkesinde tartışmalara yol açan Russell Crowe, son demecinde ise şu ifadeleri kullandı: “Filmin ana karakterinin, daha geniş kapsamda Avustralya ve Yeni Zelanda’nın Birinci Dünya Savaşı sonrası tecrübe ettiği kederi hissettim ve anladım. Ancak asıl beni canlandıran, aynı anda hem ilham verici hem de özünde utanç verici olan şey, durumu bir dakika bile Türklerin perspektifinden düşünmediğimi fark etmek oldu. Durumu hiç bu açıdan değerlendirmemiştim. Utandım.” Russell Crowe, “The Water Diviner”ın prömiyeri için filminin başrol oyuncularından Olga Kurylenko Melbourne’da… “GELİBOLU’DAKİ SICAK KARŞILAMAYA ŞAŞIRDIM” Senaryoyu okuduğunda hem bu filmin içinde olmayı hem de filmi yapmayı istediğini kaydeden Russell Crowe, “Hazırlık aşaması için Gelibolu’ya geldiğimde bana gösterilen sıcak karşılamaya şaşırdım. Sadece bir film yıldızı olduğum için değildi bu. Mezarlıkları dolaşırken yanıma birisi geldi ve nereli olduğumu sordu. Yeni Zelandalı olduğumu söyledim. Konuşmayı sürdürmek istedi. Bu, varsaymadığım bir derinlikte onlarla kişisel bir bağlantı gibi oldu” diye konuştu. Merakla beklenen ‘The Water Diviner’ filminde, Birinci Dünya Savası sırasında Gelibolu’ya giden ve bir daha haber alamadıkları oğullarını aramak için Çanakkale’ye gelen Avustralyalı bir adamın yaptığı yolculuk anlatılıyor. Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan da filmin kadrosunda yer alıyor.
  • Bu yazıyı ağzı sulanmadan okuyana aşkolsun!

    Bu yazıyı ağzı sulanmadan okuyana aşkolsun!

    Sirkeli, ekşili, sarmısaklı, acılı turşu suyunu kana kana içmek, vazgeçemediğim tutkularımdan biri. Çocukken iyi hoş da ilerleyen yaş ve inmek bilmeyen tansiyon dönemlerinde bu tutkuya ne demeli.  Doktora söylemek yok. Onun yanıtı hep aynı olacak biliyorum: “Kesinlikle yasak!” Onun için gizliden gizliye yemeli ve içmeli.Sayın doktor, düşünün, tabağınızda nefis bir kurufasulyenin (nohut, mercimek de olabilir) dumanı tütüyor. Yanında tereyağlı bir pirinç pilavı. Ortada ise acurlu, lahanalı, yeşil domatesli, sivri biberli karışık turşu tabağı duruyor. Bu birliktelik karşısında ben ölmeye razı olabilirim. Siz ne dersiniz?Hem son çalışmalar tuzu aklamadı mı? Yüzünüzü ekşitmeyin öyle, siz de buyurun bu ziyafete. ANAVATANI GÜNEY ASYATurşu, tüm dünyanın sevgilisi. Dünyadaki turşu çeşidini saymak, bugüne kadar kimseye nasip olmamış. Kaynaklar, ilk turşunun M.Ö 4 bin yılında Mezopotamya’da kurulduğunu öne sürer. İlk turşusu kurulan sebzeyse hıyardır. Bu sebzenin anavatanı Hindistan’dır ve Romalılar sayesinde tüm Avrupa’ya yayılmıştır. İncil’de iki ayrı bölümde hıyardan söz edilir. Turşunun çıkış sebebinin, uzun kara ve deniz yolculukları olduğu sanılıyor. Besinlerin, yolculuk sırasında bozulmaması için yapılan tuzlama işlemi, turşu kurulmasına ilham kaynağı olmuş. Dünya üstünde ne kadar sebze ve meyve varsa o kadar da turşu çeşidi var. Bunun en güzel örneklerini Vonalı Celal sergiler. Onun lokantalarındaki turşu çeşidi, benim bildiğim kadarıyla dünyada kimsede yok. En çok turşu çeşidinin Güney Asya’da olduğu öne sürülür. Burada, tarladan, bahçeden, ağaçtan toplanan her şeyle turşu yapılır: Mango, lime, demirhindi, zencefil, sarmısak, soğan, acı biber, patlıcan, havuç, karnabahar, domates, acı kabak… Bu bölgedeki en değerli turşu, Haydarabad Hıyarı ile yapılan turşudur. Bu hıyarın dış rengi sarıdır ve baharatlı bir tadı vardır. Az yetiştirildiği için pahalıdır, onun için fakir sofralarında pek görülmez. Bu bölgede tuz, limonsuyu, sarmısakla yapılan salamuranın içine bir miktar da çiçek yağı konur ki ben böylesine yağlı salamurayı pek sevmem.  Bazı ülkelerde salamura suyu hardal otu, toz acı kırmızı biber, taze zencefil, sarımsak ve sirkeyle tatlandırılır.  Burma’da, çay yaprağı turşusu lahpet, ülkede en sevilen salataların başında gelir. Et yemekleri onsuz asla yenmez. Japonlar, şekli kayısıya benzeyen, ekşi ve tuzlu bir tadı olan erikten yaptıkları turşuyu, sabah kahvaltısında pirinç lapası ile birlikte yemeyi pek severler. Vietnam’da, ızgara etlerin yanından soğan turşusu eksik olmaz. İspanya’nın Bask bölgesinde pırasa turşusu, Tapas barlarının en gözde mezesidir. Hindistan’da lime turşusu yemeğin bitiminde ikram edilir. Rusya’da, sarmısak ve acıbiberle yapılan domates turşusu, votkanın en lezzetli eşlikçisidir. Faslılar ulusal yemekleri tacin’i, limon turşusu ile birlikte yemeyi severler. SALAMURANIN İNCELİKLERİYemek işini en iyi bilenlerden Refika Birgül, iyi bir salamuranın ipuçlarını şöyle veriyor: “Karışımda içme suyu, sirke ve tuz olmalı. Bir litre suya, bir çay bardağı sirke, iki buçuk çorba kaşığı deniz veya kaya tuzu konmalı. Tuz eriyinceye kadar karıştırmalı, bu karışımdan kavanoz ne kadar alırsa o kadar konmalı. Bir iki diş sarmısak atılırsa iyi olur.” DÜNYANIN EN İĞRENÇ TURŞUSUNU TATTIM!  İzlanda’da bir barda turşu ikram etmişlerdi. Art arda yuvarladığım Brennivín likörü damağımı yaktığı için, tuzlu bir şeyin iyi geleceğini düşünüp kürdana saplanmış et parçasını ağzıma attım. Burnuma gelen iğrenç leş kokusu, ardından damağımda kalan inanılmaz kötü lezzet, bütün hücrelerimi isyan ettirdi ve bir acele tuvalete koşup kustum. Dünyanın en kötü kokulu bu iğrenç turşusunun adı hakarl. Grönland Adası’nın açıklarında yakalanan köpekbalıklarından yapılıyor. Balıkların içi temizlendikten sonra kuma gömülüyor ve üstüne taşlar konuyor. Bu taşların ağırlığıyla balığın etindeki ürik asit boşalıyor. Üç ay taş ve kumun altında kalan balık daha sonra çıkartılıp, parçalara bölünüyor ve özel kulübelerin tavanlarına asılıp, ikinci bir kurutma işlemi başlatılıyor. Birkaç ay sonra kuruyan balık, kuşbaşı doğranıp, naylon torbalar içinde dükkânlarda satışa sunuluyor. BİZİM TARAFLARA GELİRSEK…  Türkiye’de iki yer turşu konusunda çekişir. Bunlardan biri, Bursa’nın Orhangazi ilçesinin Gedelek Köyü. Burada yaşayan hemen hemen herkes geçimini turşudan sağlar. İki bin nüfuslu bu köy yılda 50 ton turşu ihraç eder. Birçok ünlü turşucu, turşusunu Gedelek’te yaptırır. Köylüler, turşularının lezzetli olmasını, asırlık çınar ağaçlarının arasından akıp giden Pınarbaşı suyuna borçlu olduklarını söylerler. Bu suyun kireç oranı yüksek olduğu için, sebzelere kıtırlık sağladığını öne sürerler. Turşusuyla gurur duyan bir diğer yer de Ankara’nın Çubuk ilçesi. Selçuklu komutanlarından Çubuk Bey’in adını ataşıyan bu ilçe, turşuluk salatalıklarıyla ünlü. Kavanozların içinde salamura olup, limon sarısı rengine dönüşen bu salatalıkları sevmeyen adem yok gibidir. Meze olarak yenir, yemeğe eşlik eder, sandviçlere lezzet verir. 2005’ten beri her eylül Turşu Festivali düzenlenen Çubuk’ta da artık hemen hemen her sebzeden turşu kuruluyor. YUMURTA TURŞUSU ÇOK POPÜLER   İngiltere’deki pub’ların değişmez mezesi yumurta turşusuysa son yıllarda moda olup çıktı. Haşlanan yumurtalar soyulduktan sonra bir kavanoza konur. Üstüne sirke, acı kırmızı biber, şeker, tuz ve suyla hazırlanan salamura dökülür. Üç gün bekletildikten sonra yenir.  
  • 2015’in 5 moda yiyeceği

    2015’in 5 moda yiyeceği

    KANIWA DEMİR, LİF, KALSİYUM… NE ARARSAN VAR! Bu kızılkahve tohumun tadı kavrulmuş fındığı andırıyor. Damakta tatlımsı bir tat bırakıyor. Güney Amerika’da, And Dağları’nın yükseklerindeki köylerde yetişiyor. Bu ‘süper tohum’un, el üstünde tutulması boşuna değil. Çünkü demir, lif, kalsiyum açısından çok zengin. Gluten de içermiyor. Yiyecek dünyasına yön verenlere göre, sağlığına düşkün olanlar gelecek yıl bu tohumdan yapılan gevreklerle kahvaltı yapacak. Salatanın, pilavın, çorbanın üstüne serpilerek de tüketilecek. Kahverengi pirinçle yapılacak olan kaniwa pilavının sofraların baştacı olacağı kesin. Gelecek yıl, bu tohumlarla yapılacak yemeklerin tarifine sık sık rastlayacaksınız. Ben herkesin önüne geçip, size kaniwa ile yapılan bir salatanın tarifini vereceğim. YapılışıKaniwayı geceden suyun içinde bırakın (en az 8 saat). Ertesi gün süzün ve bir tavada, orta ateşte bir miktar kavurun. Su ve tuz ekleyerek tohumları kaynatın. Tencerenin içindeki su bitinceye ve tohumlar iyice yumuşayıncaya kadar kaynatma işine devam edin. Daha sonra tencereyi ateşten alıp, soğutmaya bırakın. Kabağı ince ince dilimleyin. Fasulyelerin kılçıklarını ayıklayın. Mısırları koçandan ayıklayın. Daha sonra bunları tavada sade yağ, deniz tuzu ve karabiber ile biraz çevirin. Genişçe bir salata kâsesinin içinde sebzeleri ve soğan turşusunu sızma zeytinyağı ekleyerek iyice karıştırın. Üste soğumuş kaniwa tohumlarını, küçük parçalara ayrılmış beyaz peyniri ekleyin, biraz karabiber gezdirip servis edin. KANIWALI SALATA(4 kişilik) 125 gram kaniwa 1 bardak su1/2 çay kaşığı deniz tuzu2 koçan haşlanmış mısır1 küçük kabak175 gram yeşil fasulyeSoğan turşusuSade yağYarım çay bardağı sızma zeytinyağıTuz ve karabiberSert beyaz peynir DONDURMALI SANDVİÇTIPKI BİZDEKİ KÂĞITHELVA 2015’in yükselen tatlısıysa dondurmalı sandviç. Çikolata tanecikli kurabiye ve çikolatalı kek dilimlerinin arasına konan dondurmayla yapılan sandviç, büyük/küçük herkesin sevgilisi olacak. Aslında bu moda bize yıllar önce geldi. Kâğıthelvalı dondurma, yıllar boyu damaklarımızı şenlendirdi. Demek ki tatlı konusunda da halkımız 2015 modasını yakından izleme olanağını bulacak.   TURŞULAR GEDELEK’E GÜN DOĞDU Başta turşu olmak üzere, neredeyse bütün çiğ yiyecekler 2015’in gözdeleri. Ama yemek konusunda söz sahibi olanlar, hazır turşulara karşı çıkıyor, herkesin evde kendi turşusunu yapmasını öneriyorlar. Demek ki 2015’te gözler Türkiye’ye çevrilecek. Çünkü biz Türkler turşu yemeden duramayız ve otoritelerin dediği gibi kendi turşumuzu kendimiz yaparız. Hem de bulduğumuz her sebze ve meyveyi kullanırız. Eğer bu moda rağbet görürse, Bursa’nın Gedelek Köyü ile Ankara’nın Çubuk ilçesine gün doğacak demektir. Çünkü bu iki yerde, dünyanın en lezzetli turşuları üretiliyor.   SUYOSUNU BİZE GELMEZ AMA… 2015’in gözde sebzelerinden biri de suyosunu olacak. Uzakdoğu’da asırlardan beri tüketilen bir gıda maddesi. Ama yosunlu denizde yürümekten bile korktuğumuz için, sanırım bu sebze bizim mutfaklarımıza pek uğramayacak. Aslında kullanım alanı oldukça geniş: Balık, et yemekleri, çorbalar, pilavlar… Sos haline getirilip yemek yanlarında sofraya konuyor. Faydaları say say bitmiyor: Kanı temizliyor, kuvvetli bir anti-oksidan, zayıflamaya yardımcı oluyor ve selüliti önlüyor. KARNABAHAR ANAVATANI TÜRKİYE İşte moda olacak bir başka yiyecek. Bu sebze bizim zaten yabancımız değil. Moda olmasını beklemeden yıllardır tüketiyoruz. Zaten anavatanı aslında Türkiye. Şükürler olsun ki, ustalar bu sebzeyi “2015’in sebzesi” seçtiler. Ama bu moda yüzünden 2015’in biraz kokulu geçeceğini söyleyebilirim. Karnabahar, vitamin ve mineral deposu. Özellikle B1, B6, niacin ve magnezyum açısından çok zengin. Bu kıymetli sebze ayrıca kuvvetli bir kanser düşmanı. Şeker direncinin düşmesine yardımcı oluyor, obeziteyi önlüyor, romatizmayı geriletiyor, hazma yardımcı oluyor. Üstelik fiyatı da ucuz. Bu sayede, yoksul insanlar da zengin sofralarda pişecek olan yemekleri yemekle övünebilecekler. Haşlayıp, üstüne zeytinyağı, limon ve sarmısaktan oluşan bir sos dökebilirsiniz. Kızartabilirsiniz. Püre haline getirip çorbasını yapabilirsiniz. Kıymalı yemeğini yapabilirsiniz. Turşusunu kurabilirsiniz. Hatta içkinizin yanında atıştırmalık olarak yiyebilirsiniz.  
  • Moda dünyasının zirvesindeki Türk

    Moda dünyasının zirvesindeki Türk

    Bu ödül töreni sadece İngiltere değil, tüm moda dünyası için en prestijli etkinliklerden biri. Haliyle kullandığı desenler itibariyle ‘çiçeklerin efendisi’ olarak da adlandırılan Türk tasarımcı Erdem Moralıoğlu, şu an moda endüstrisi için en önemli isim. Peki bu noktaya nasıl geldi?   Hayranlarıyla başlayalım: Dünyanın en çok takip edilen, tarzıyla olay yaratan, ne giyse kapışa giden kadınının yani Kate Middleton’ın en çok sevdiği tasarımcı o. ‘Dolabındaki en büyük koz’ olarak adlandırılıyor. Düşes, özellikle 2011’de Kanada, 2014’teki Yeni Zelanda gibi önemli yurtdışı ziyaretlerinde onu seçti. 2012’de Kraliçe’nin doğum günü kutlamalarında onun mavi bir elbisesini giyerek şıklığını garantiledi. ÇABASIZ ŞIKLIK “En büyük sırrım kadınlara rahatlık sağlamak” diyor tasarımcı… “Benim imzamı taşıyan bir elbiseyi sabah babetlerle, gece ise topuklularla rahatlıkla giyebilirsiniz. Ve her saatte bulunduğunuz yerin en şık kadını olursunuz. Üstelik bunun için çok da çaba sarf etmiş olmazsınız.” Emma Stone, ‘Erdem’ elbisesiyle… Bugün Harvey Nichols, Barneys, Harrods gibi 50 önemli lüks mağaza zincirinde satışta olan Erdem’in önemli müşterileri arasında sadece politik isimler yok: Marion Cottillard, Michelle Williams, Julianne Moore, Anne Hathaway, Keira Knightley, Emma Stone ve Sarah Jessica Parker da Erdem fanatiklerinden. KARDEŞİMİN BEBEKLERİNE ELBİSE YAPARDIM Keira Knightley de onun hayranlarından… Şimdi onu biraz daha yakından tanıyalım. Babası Türk, annesi İngiliz olan 36 yaşındaki tasarımcının öyküsü tam bir başarı hikayesi. Monreal’de orta halli bir ailenin oğlu olarak doğan Erdem, 6 yaşında mesleğine karar verdi. O günleri şöyle anlatıyor: “Modayla bu kadar içli dışlı olmamdaki en büyük sebep ikiz kız kardeşimin olması. Küçükken Sara’nın bebekleri için tasarımlar yapardım. 6 yaşından beri modacı olmak istiyorum. 8 yaşındayken, televizyonda Karl Lagerfeld’in defilesini gösterdiklerinde bu iş dışında hiçbir şey yapmak istemediğimi fark ettim. Ailemle Monreal’in sayfiye kısmında oturuyorduk, zengin de değildik. Bu işi nasıl kıvıracağımı hiç bilmiyordum.” LONDRA’DA YETİM KALDI  Sarah Jessica Parker, Erdem elbisesiyle… Ryerson Üniversitesi’nde moda okuduktan sonra stajyerliğini Vivienne Westwood’la yapan Erdem, çareyi Kanada’dan taşınmakta buldu, ailesinin desteğiyle Londra’ya taşınarak Royal College of Art moda üzerine eğitim gördü: “Mezun olduktan 2 yıl sonra ‘British Fashion Fringe’ adlı bir yarışmayı kazandım. Bana kendi markamı kurmak için destek oldular. 100 bin Pound verdiler. Ilk başta büyük paraymış gibi gelebilir. Ama bir modaevi kurmak için kesinlikle yeterli değildi, küçük bir atölye, bir de telefon demekti. Ama orada hazırladığım ilk koleksiyonumu ünlü lüks mağaza zinciri Barney’s satın aldı. Büyük bir başarıydı tabii. Aynı dönemde ailemi kaybettim. Kız kardeşimle Londra’da yetim kaldık. O günden sonra da Londra’yı evim gibi benimsemek durumundaydım. Çünkü gidecek başka yerim yoktu.” Michelle Williams, kırmızı halıda Erdem markasıyla yürüdü. Kendisini İngiliz tasarımcı olarak tanımlayan Erdem, Türk köklerinden beslendiğini de her fırsatta belirtiyor: “Ailemin yarısı Türk, yarısı İngiliz. Kanada’da doğmama rağmen ailemizdeki tek Kanadalılar ben ve ikizimdik. Bu çeşitlilik benim yaratıcılığımı besledi, içimdeki  farklı köklerden  ilham aldım. 10 yıldır koleksiyon hazırlıyorum. Giysilerimi 18 yaşında Paris’te yaşayan bir kız da, 24 yaşında Singapur’lu bir işkadını da ya da İstanbul’da oturan 57 yaşında elegan bir anne de giyebilir. Başarımın sırrı da burada yatıyor zaten.”    
  • Deniz Seki: Deterjandan parfüm yapıyoruz

    Deniz Seki: Deterjandan parfüm yapıyoruz

    Deniz Seki, Yargıtay tarafından verilen karar üzerine kalan cezasını çektiği Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi’nde ziyaretine gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ile dertleşti. Seki’yi geçtiğimiz cumartesi günü ziyaret eden Ağbaba, cezaeviyle ilgili “783 mahkum bulunuyor. 47 ülkeden 218 yabancı mahkum var. Deniz Seki 24 kişilik memur koğuşunda 14 kişi ile kalıyor” dedi. Ağbaba’nın notlarına göre Seki şunları söyledi:“Rahmimde 10 santimlik kist var. Tedavi olmam gerekiyor. Çocuk sahibi olmak istediğim için kendi doktoruma tedavi olmak istiyorum. Ama cezaevi şartlarında bu mümkün değil. Sağlığım için çok endişeleniyorum. Yeni albümüm çıktı, 100 bine yakın sattı. Bu satış rakamları bile toplumun bana inandığının göstergesi. Herkes masum olduğumu biliyor. Buna rağmen bana büyük haksızlık yapılıyor. Ben suçsuz olduğumu bildiğim için kaçtım. Daha önce burada 218 gün kalmıştım, cezamı çektiğimi düşünüyordum. Beni uyuşturucu ticaretinden, teminden suçlu gösterdiler. Bir hata ettim, cahillik ettim uyuşturucu kullandım ama asla ticaretini yapmadım.” ZİKİR ÇEKİYORUMSeki, şöyle devam etti:“Suçsuz olduğuma o kadar inanıyorum ki, elimden gelse dava dosyamı albümümle birlikte dağıtacağım. Dosyamı herkes okusun istiyorum. Ben temin suçundan hapisteyim, sattığımı iddia ettikleri kişi dışarıda. Uğradığım haksızlığın boyutunu bu göstermiyor mu? Ben şimdi günah keçisi değilim de neyim? Ama elimden ne gelir, bol bol dua edip zikir çekiyorum. İlahi adalete inanıyorum. Canımı en çok acıtan şeylerden biri de, bu cezaevinde çok çocuk var. Burada doğup büyüyen onlarca çocuk var. Dışarıyla hiç bağları yok. Öyle ki gökyüzünden geçen uçağı kuş zannediyorlar. Cezaevi topraksız bir yer. Zincirli bir kuyu gibi canlı hiçbir şey yok. İnsan insanlığını unutuyor. Burası adeta buzhane gibi. Beni burada ayakta tutan şey suçsuzluğuma olan inancım ve beni sevenlerin desteği. Ailem ve nişanlım çok destek oluyor. Koğuşta şarkı söyleyemiyorum ama televizyonda şarkım çıktığında arkadaşlar sesini açıp dinliyorlar. Üretmek istiyorum, üretemiyorum. İlham gelmiyor, sessizliğe gömüldüm. Perşembe günleri annemi arıyorum. 10 dakikalık görüşme iznimiz var. 5 dakikasında karşılıklı ağlıyor, sonraki 5 dakikada konuşabiliyoruz.” Deterjandan parfüm yapıyoruzDeniz Seki, CHP’li Ağbaba’ya cezaevinde öğrendiklerini de anlattı: “Kadın her yerde kadın. Yaşam alanını güzelleştirmek için cezaevinde de bir şeyler buluyor. Örneğin, burada parfüm kullanmak yasak ama biz deterjandan oda kokusu yapıyoruz. Nohuttan humus yapmayı burada öğrendim. Yemekler genelde iyi ama çok yağlı çıkıyor. Bazen yıkayarak yağından ayıklayıp yiyoruz.” Deniz Seki, yaptığı görüşmede bir de öneride bulundu: “İnsanlar eften püften sebeplerle cezaevine gönderiliyor. Kamu hizmeti yaparak da cezalarını çekebilmeliler. Amaç ıslah etmekse bu yöntemler yaygınlaştırılmalı.”      
  • Musul’dan kaçış

    Musul’dan kaçış

    Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanları, Irak güvenlik güçleriyle dört gün süren şiddetli çatışmaların ardından Musul’da kontrolü ele geçirdi. Çatışmaların şiddetlenmesi üzerine Irak güvenlik güçleri çekilince kent büyük ölçüde militanların kontrolüne geçti. Musul’da havalimanı, emniyet müdürlüğü, valilik gibi kilit öneme sahip binalar militanların kontrolünde. Olaylar karşısında Irak Başbakanı Nuri el Maliki, parlamentodan olağanüstü hâl ilan […]