MENÜ
21° Açık

Ekonomi HABER AKIŞI

Ekonomi HABERLERİ

  • Haydar Baş: “500 trilyon para basacağım”

    Haydar Baş: “500 trilyon para basacağım”

    Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) “Hakkına Sahip Çık” mitinglerini İstanbul’la başlattı. Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda düzenlenen mitinge çok sayıda vatandaş katılırken, BTP Genel Başkanı Por. Dr. Haydar Baş’a vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. Coşkulu kalabalık ellerinde Türk bayrakları ve BTP bayrakları ile Bakırköy’ü adeta kırmızıya boyadı. 500 TRİLYON PARA PİYASAYA NASIL SÜRÜLECEK?3 katrilyon dolar değerindeki madenleri tek tek sıralayan BTP Genel Başkanı Haydar Baş, madenler karşılığında ilk etapta 500 trilyon parayı nasıl piyasaya süreceğini anlattı.Haydar Baş, “Türkiye maden kaynağı, taşı toprağı altın. Onların veremediklerinin dışında 500 trilyon liralık tespit davası açacağım. Bu tespit davasını kefalet olarak gösterip hazineye bırakacağım. Dava dosyası orada olacak. 500 trilyon para basma hakkını elde edeceğim. Yanlış anlamayın yeni para ile. Ben varım siz var mısınız“ dedi.BTP lideri Prof. Dr. Haydar Baş partililerden iktidarı ve muhalefeti sandığa gömme sözü aldı.Ekonomik sorunları çözeceğini belirten Baş, “Ben sizi açlıktan kurtaracağım, işsizlikten kurtaracağım, yeniden bağımsız bir Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiyesini inşa edeceğiz, var mısınız? İnşallah bundan sonra elinizin tersi ile 7 Haziran’da gerek bunların iktidarını gerekse muhalefetini sandığa gömeceksiniz var mısınız buna?” şeklinde konuştu. 5 BİN TL ASGARİ ÜCRET FORMÜLÜNDEKİ PÜF NOKTATürkiye’de seçim sürecine damga vuran 5 bin TL asgari ücret projesini burada da aktaran BTP lideri Haydar Baş, patronlara yönelik bir püf noktasını anlattı.Baş, şunları söyledi: “Memur kardeşim, işçi kardeşim, emekli olmuş kardeşim, ağabeyim senin maaşın asgari olarak 5 bin Türk Lirasıdır. İş adamları, patronlar, tüccarlar soruyor, o kadar kazanamıyoruz, bunu nasıl vereceğiz diye. Hayır sen vermeyeceksin. Bugün işçine bin 500 lira veriyorsan onu vermeye devam edeceksin, kalan 3 bin 500 lirayı devlet baba sana verecek, sen de işçine vereceksin. Var mısınız buna? Sakın patronlar korkmasın biz mal düşmanı değiliz. Biz malın haram şekilde kullanılmasına karşıyız, çalınmasına karşıyız ve de milleti açlığa susuzluğa mahkum etmeye karşıyız.” “DİĞER PARTİLER ASGARİ ÜCRET VAATLERİNİ YERİNE GETİREMEZ”Prof. Dr. Haydar Baş ev hanımlarından gençlere, çocuklardan emeklilere kadar her kesime yönelik projelerini sıraladı.Diğer partilerin kendi projelerini kopya ettiğini belirten BTP lideri, onlar asgari ücret vaatlerini yerine getiremez dedi ve sebeplerini açıklayarak, “Bazıları diyor ki biz de sizin gibi bin 500 TL vereceğiz, bin 800 TL vereceğiz, bunlar veremez mi? Özellikle Sayın Kılıçdaroğlu. Kılıçdaroğlu hiç veremez. Sevgili arkadaşlar niye yapamazlar onu anlatalım. 1- Dış ticaret açığı 82 milyar dolar 2- Bütçe açığı 22 milyar 3- Cari açık 42 milyar dolar. Bu kadar açığı olan bir bütçede senin bu kadar asgari ücret vermen mümkün değil. Ne CHP verebilir, ne MHP, ne HDP verebilir, asla veremezler.”
  • Babacan’dan önemli bankacılık açıklaması

    Babacan’dan önemli bankacılık açıklaması

    Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin (TSPB) olağan genel kurulunda konuşan Babacan, bankaların toplam aktif büyüklüğünün gayrisafi yurtiçi hasılayı geçtiğini, ayrıca kredi mevduat oranının da yüzde 121’e geldiğini belirterek “Sermaye piyasalarımız bundan sonraki ekonomik büyümenin merkezinde olmak zorunda. Çünkü bankacılık sektörü ile ilgili artık bazı sınırlara yaklaşıyoruz” dedi ve ekledi: “(Bankacılık sektöründe) mevduatın yüzde 121’i kadar bir kredi hacmi oluştu ve hemen tedbir almak zorunda kaldık. Bankalarımızı daha çok özkaynak ve daha çok mevduata yönlendirip, daha az dış borçlanmaya yönelik tedbirler aldık… Düzenleme ile bankaların yurtdışından kısa vadeli borçlanmalarına tedbir getirdik ve orta-uzun vadeye yönlendirdik. Bankaların kısa vadeli dış borcu azalırken, orta ve uzun vadeli dış borçları arttı. Bu iyi bir gelişme.” Sadece bankacılık sektörünün merkezde olduğu bir büyüme ve finansman modelinin Türkiye için geçerliliğini kaybedeceğini belirten Babacan, sermaye piyasaları her ne kadar hızlı büyürse, ekonominin de o kadar hızlı büyüyeceğini ifade etti. BANKACILIKTA KREDİ VE AKTİF BÜYÜKLÜĞÜ Bankacılık sektörünün ilk çeyrek sonu itibariyle kredileri 1.32 trilyon liraya ulaşırken, aktif büyüklüğü de 2.13 trilyon lira oldu. Sermaye piyasalarının geliştirilememesinin ülke ekonomisi üzerinde baskı oluşturabileceğini ve bunun için istikrar ve güvenin şart olduğunu söyleyen Babacan, “Siyasi istikrar zemini sağlam olmadıktan sonra o ülkede ekonomik istikrarın tesis edilmesi ve korunması çok zordur. Ancak ve güçlü bir siyasi istikrar zemininde ekonomik istikrar sağlanır” dedi.  
  • Tekstil Bankası artık büyük oyuncu

    Tekstil Bankası artık büyük oyuncu

    Devir işlemi ile birlikte, ICBC, Türkiye’de faaliyete geçen ilk Çin bankası oldu.  ICBC’den yapılan açıklamada, “Tekstil Bankası, ICBC Grubu’nun küresel ağı ile tam koordineli çalışarak, büyük proje finansmanları, sınır ötesi RMB işlemlerine büyük bir oyuncu olarak katılacak. Tekstil Bankası’nın, grubun kurumsal, bireysel, muhabir bankacılığı, yatırım bankacılığı, menkul kıymet, varlık yönetimi ve diğer ürünlerinden faydalanırken, hem Türk, hem Çinli, hem küresel bazda müşterilere hizmet vermesi hedefleniyor” denildi. Gelişmekte olan ülkeler arasında önemli bir konuma sahip olan Çin ve Türkiye’nin, hem finansal hem teknik hem piyasa anlamında birbirini tamamlayabilen iki ülke olduğuna da dikkat çekilen açılamada şu görüşlere yer verildi: “Yeni İpek Yolu Ekonomik Kuşağı yeniden canlandırılması, Türkiye’nin Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın kurucu üyesi olması, Çin ve Türkiye arasında ileriye dönük olarak yapılacak olan altyapı anlaşmalarının temelini attı. Mevcut durumda Çin, Türkiye’nin en büyük üçüncü ticari işbirliği ve en büyük ikinci ithalat ülkesi haline geldi. Çin kamu taahhüt şirketlerinin yurtdışı yatırımları için Türkiye önemli bir pazar konumunda. Çin ve Türkiye arasındaki uzun dönemli ticari hedefine göre 2020 yılında ticari hacmin 100 milyar doları geçmesi hedefleniyor.”  ICBC 43 ülkede, yaklaşık 17000 şubesiyle hizmet veriyor. ICBC; öz kaynak, varlık, piyasa değeri, mevduat kredi ve müşteri sayısı bakımından dünyada ilk sırada yer alıyor.
  • Sosyalleşmeyen kaybediyor

    Sosyalleşmeyen kaybediyor

    HERGÜN milyarlarca insan saatlerini sosyal medyada harcıyor. Durum böyle olunca şirketlerin de bu eksende kendini yenilemesi ve geliştirmesi gerekiyor. Sosyal ağlarda yer almayan şirketler ise hızla kaybediyor. Şirketlerin sosyal marka olabilmesi için düzenlenen ‘Sosyal Marka Zirvesi’nde sosyal medyadaki son trendler, başarı öyküleri ve markalaşmaya etkisi konuşuldu. Türkiye’de ilk defa Bizz Consulting tarafından düzenlenen zirveye yerli ve yabancı konuşmacı katıldı. PAYLARI DÜŞÜYOR Sosyal ağları tek bir platformda bir araya getiren Hootsuite şirketinin strateji direktörü Lindsey Mcinerney, sosyal medyada yer almayan şirketlerin nelerle karşılaştığını anlattı. Mcinerney, insanların artık yüzde 75’inin mağazaya gitmeden satın alacağı ürüne karar vermiş olduğunu söyleyerek, bunu görmeyen şirketlerin ise kaybetmeye mahkum olduğunu belirtti. Mcinerney, “2000 yılından sonra her 5 şirketten biri sosyal medyaya girmediği için pazar payını kaybetti. Hâlâ dört şirketten biri sosyal medyayı hiç veya doğru kullanmıyor. Bu yüzden de bu şirketler pazar payı kaybetmeye devam ediyor. İnsanlar artık bir şey alıp almayacağını sosyal medyadan karar veriyorsa şirketlerin buraya adapte olması gerekiyor. Markalar tüketicilerin olduğu yerde bulunması gerekiyor. Sosyal medyadan önce web siteleri şirketler için önemliydi. Günümüzde sosyal medya için aynı durum geçerli. Sosyal medya, artık şirketler için bir pazarlama kanalı olmaktan çıktı. Şirketler, insan kaynakları, satış veya halka ilişkiler başta olmak üzere birçok kanal için sosyal medyadan yararlanıyor” dedi. SOSYAL MEDYA GERÇEĞİ Dünyaca ünlü sosyal medya uzmanlarından biri olan ve “Sosyal medyada başarıya giden yol” kitabının yazarı Sean Gardner, Sosyal Marka Zirvesi’nde yaptığı konuşmayla şirketlere sosyal medya kullanımı için taktikler verdi. Tüketicinin artık kendini güçlü hissetmeye başladığını söyleyen Gardner, “Bazı markalar tüketici merkezli gerçeğini anlamıyor. Bunu anlamayan şirketler ise her geçen daha fazla kaybetmeye mümkün. Şirketlerin sosyal medya kullanmaya başlaması sorun çözmüyor. Sosyal medya ile müşteriye değer kazandırmak lazım. İnsanlara değerli olduklarını  hissettirmek gerekiyor” dedi. Sosyal medyanın narsist bir yapıya dönüştüğünü belirten Gardner “Yapılan en büyük yanlış paylaşımların sadece ‘ben’ odaklı yapılması. Paylaşımların içerisine mutlaka karşı tarafı da koymak gerekiyor” dedi. En sosyal lider Boyner oldu SOSYAL Marka Zirvesi kapsamında ilk defa ‘Sosyal Medya Liderleri Ödülü’ de sahiplerini buldu. İş insanları arasında yapılan değerlendirmede 3 CEO, 3 CMO ödül aldı. Sosyal CEO kategorisinde birinci Boyner Grup Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner oldu. İkinci Yemeksepeti CEO’su Nevzat Aydın, üçüncü ING Bank Genel Müdürü Pınar Abay oldu. Pazarlama yöneticileri (CMO) kategorisinde ise Mavi CMO’su Serpil Berkan birinci, Yıldız Holding CMO’su Ahad Afridi ikinci, Coca Cola Türkiye Pazarlama Direktörü ve Gazlı İçecekler Müdürü Sedef Salıngan Şahin ise üçüncü oldu. Sosyal CEO devri BANKALARARASI Kart Merkezi Genel Müdürü Soner Canko, sosyal CEO’ların elinden megafonu indirip, insanlarla ilişki kurması gerektiğini söyledi. Canko şöyle devam etti: “İyi bir sosyal CEO, şirket yönetmekten ziyade, sosyal olmanın değerini bildiği için iletişim kurar, insanlara geri bildirimde bulunur, mentörlük yapar.” Sosyal medya kampanyası ZİRVEDE katılan isimler arasında yer alan Samsung Türkiye Pazarlama Müdürü Can Emci, hedeflerini ve yıllık pazarlama stratejilerini oluştururken sosyal medyaya dikkat ettiklerini belirtti. Emci, “Sosyal medya hesaplarımızı kullanarak tüketicilerin ürünlerimizin özelliklerini görmekten öte deneyimlemelerini, markamızla iletişime geçmelerini sağlamak üzerine” dedi. Reklam yapan ciddiye alınmıyor SIKI bir sosyal medya kullanıcı olan şarkıcı Gülben Ergen zirveye katılarak sosyal marka konusunda dikkat ettiği noktaları anlattı. Ergen, “Sosyal medyada yanlış yapabilen bir markayım. Bir şeyi pazarlamaya çalışmaktansa o günün gündemi neyse buna göre paylaşıyorum. Kendi cümlelerimle anlatıyorum. Sosyal medyada paylaşmam için çok teklif aldım ama inatla kabul etmiyorum. Hiç kimsenin reklamını almadım ve yayınlamadım. Bence çok fazla yapanlar çok ciddiye alınmıyor” dedi.
  • Güven arttı pazar büyüyor

    Güven arttı pazar büyüyor

    BU yıl 4’üncüsü düzenlenen Sigorta Haftası, ‘Ulusal Sigorta Sempozyumu’ ile başladı. 25 Mayıs Pazartesi günü Limak Eurasia Hotel’de düzenlenen Sempozyumda, zorunlu sigortalara ilişkin yeni düzenlemeler, takip süreci, sorunlar ve çözüm önerileri ile yıllık gelir sigortalarındaki yeni dönem değerlendirildi. Toplantının açılış konuşmalarını Hazine Müsteşar Yardımcısı Dr. Ahmet Genç, Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Yardımcısı Ender Yorgancılar ve Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Ramazan Ülger yaptı. Ramazan Ülger, 2014 yılında her 100 araçtan 80’inin sigortalı olduğunu, trafiğe kayıtlı 18,8 milyon aracın 15,1 milyonunun sigorta poliçesi bulunduğunu belirterek, “5 milyon araç kaza riskine karşı kasko poliçesi ile güvence altına alındı. 2014 yılında ferdi kaza hasarları için 116,5 milyon TL tazminat ödendi. 2014 yılsonu itibarıyla 17,7 milyon konutun 6,8 milyonu deprem riskine karşı sigortalandı. 5,9 milyon konut ve işyeri yangın riskine karşı güvence altına alındı” dedi. KİŞİ BAŞI PRİM 153 DOLAR OLDU Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Ramazan Ülger, sigorta sektörünün 2000 yılından bu yana prim üretiminde kriz dönemleri haricinde reel olarak büyüdüğünü belirterek, şunları söyledi: “Bir önceki yıl ile kıyasladığımızda 2014 yılında nominal olarak yüzde 7’lik bir büyüme gösterdik, ancak bu rakamın reel anlamda binde 1’lik bir küçülmeye denk geldiğini söyleyebiliriz. 2013 yılında 168 dolar olan hayat-hayat dışı toplamda kişi başına düşen toplam prim üretimlerinin 2014 yılında bir miktar gerilediğini ve 153 dolar olduğunu görüyoruz. Bu daralmada bir önceki yılın etkisini görüyoruz. 2012’de şirketlerin reel zararından sonra 2013’te büyük bir atılım yaşandı. 2014 yılında ise sektörün büyümesinin normal değerlerine döndüğünü görüyoruz. Bunun yanı sıra, bir döviz etkisinden de söz edebiliriz.” KÂRLILIK SORUNU BİTTİ Hazine Müsteşar Yardımcısı Dr. Ahmet Genç, 2014-2018 dönemlerini kapsayan stratejik plan kapsamında sektörün büyümesini harekete geçirmek, sigorta bilincini ve finansal bilinci artırmak amacıyla çalışmaların devam ettiğini belirterek, şunları söyledi: “Son 10 yılda sigortacılık sektöründe güven tesis etmek ve kurumsal altyapıyı geliştirmek anlamında önemli adımlar attık. Bu kapsamda yasal altyapıyı yeniden düzenledik ve uluslararası standartlara uygun hale getirdik. 2014 yılından bu yana sektördeki prim artışı yükselerek devam etti, 2014’teki yavaşlama ise 2015‘te reel seyrine döndü. 2015’in ilk 3 ayında yüzde 13 nominal büyüme ile reel artış görüldü. 2009 sonrası görülen karlılık sorunu da 2013 yılında sona erdi.” Sigortalanacak Vatandaş ÇOK TOBB Başkan Yardımcısı Ender Yorgancılar, sigortada sahip olunan potansiyelin etkin kullanılmadığını söyledi. Yorgancılar, Türkiye’de sigortalılık oranının yüzde 15,15, tahmini sigortalı sayısının 12 milyon, potansiyel sigortalı sayısının ise 31 milyon civarında olduğunu belirterek, “Demek ki daha alınacak çok yol, sigortalanacak çok vatandaş var” dedi. Yorgancılar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her fırsatta dile getiriyorum, sigortacılık olmazsa insanlar daha az risk alır. Yani daha az üretirler, daha az alırlar, daha az satarlar. O zaman da ekonomi tıkanır. Bundan dolayıdır ki, dünyada ekonominin ağırlığı nereye kayıyorsa o bölgede sigortacılık sektörü ve sistemi de buna paralel olarak gelişmekte. Bu nedenle Türk özel sektörünün çatı örgütü TOBB, sigortacılık sektörüne ayrı bir önem vermektedir.” BES fonları 41.7 milyar TL’ye ulaştı TÜRKİYE Sigorta Birliği Başkan Yardımcısı Cemal Onaran, Sigorta Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada bireysel emekliliğin tasarrufları artırmak için önemli bir sistem olduğunu belirterek, şunları söyledi: “2013 yılında atılan adımlarla zaten sistemde iyi giden bir ivme açıkçası roketlenmiş diyeceğimiz bir noktaya geldi. 2013 ve 2014’te baktığınız zaman toplamda yüzde 70’lik bir büyüme sağlandı. 2 yıl içerisinde 2 milyon katılımcı girdi. Mayıs’ın ortalarında olmamıza rağmen 350 bin yeni katılımcı sisteme girmiş durumda. Bugün 38 milyar TL fon birikti. Ayrıca, 3,7 milyar TL devlet katkısı, bireylerin hesabında duruyor. Dolayısıyla BES fonları 41,7 milyar TL ile bankacılık sistemindeki fonların çok ötesine geçti.”
  • Sigarayı bırak plakayı kap

    Sigarayı bırak plakayı kap

    Erdoğan “Doğru söyleyin sigarayı bırakmaya var mısınız? Ben, biliyorsunuz Yeşilaycıyım. Sizden bu konuda, bu sözü aldıktan sonra ben şimdi Büyükşehir Belediye Başkanıma diyorum ki, hadi bakalım bununla ilgili olarak adımları siz atacaksınız. Tamam mı? Hayırlı olsun. Büyükşehir Belediye Başkanımızda tamam dedi. Bizde adımı atacağız dedi. Hayırlı olsun” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu tarafından organize Türkiye Büyük Esnaf Buluşması etkinliğine katıldı. Etkinliğe 3 bin 58 Esnaf ve Sanatkar Odası, 82 Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri’nin temsilcileri katıldı. Etkinliğin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli tarafından ‘Ahilik Sancağı’ verildi. Program Ahilik duasıyla başladı. Cumhurbşakanı Erdoğan esnaf ve sanatkârların bu ülkenin ve milletin omurgası olduğunu söyleyerek, asılan pankartları tek tek sahnede okudu. Erdoğan bir pankartı gösterip okuyarak “‘Paralel ya da dikey fark etmez, minibüsçü esnaf ihaneti affetmez’ Eyvallah. İhanet edenlere gereken cevabı ben minibüsçü, taksici esnafımızın da, diğer esnafımızın da milletçe vereceğine inanıyorum” diye konuştu.
  • Eskişehir’de otomotiv işçilerinden iş bırakma eylemi

    Eskişehir’de otomotiv işçilerinden iş bırakma e..

    Kamyon ve çekici üretim tesislerinde çalışan işçiler, sabah işbaşı yaptıktan yaklaşık 3 saat sonra fabrika bahçesinde toplandı. RENAULT’TAN UZLAŞMA AÇIKLAMASI Burada bir süre slogan atan yaklaşık 500 kişilik grubun eylemi nedeniyle fabrikanın tüm bölümlerinde üretim durdu. İşçilerin fabrika bahçesindeki bekleyişi sürüyor.
  • Petrol değil, insan önemli

    Petrol değil, insan önemli

    CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, katıldığı enerji konferansında petrol ve insan ilişkisine değindi. Mısır, Suriye, Filistin gibi devletlerde yaşanan insan dramlarının Batılı dünyada yeterince yankı bulmadığına işaret eden Erdoğan, “20. yüzyıl bize acı bir miras bıraktı. Geçtiğimiz yüzyıl diktatörler eliyle enerji arz güvenliğinin garantiye alındığı ancak insan unsurunun ihmal edildiği bir dönemdi. Ne diyorlardı? ‘Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir.’ Bu anlayışla hareket eden politikacılardan, tüccarlardan bize adalet yoksulu bir dünya kaldı. Tabii diyebilirsiniz, ‘Enerji politikalarını görüştüğümüz bir günde, Suriye ile Irak’la, Filistin’le ne işimiz var?’ Kusura bakmayın benim işim var. Çünkü benim için önemli olan petrol değil, benim için birinci derecede önemli olan insandır. İnsan olmadıktan sonra petrolün ne anlamı var? İnsan varsa petrolün değeri var, insan varsa suyun değeri var” şeklinde konuştu. PETROL KUYULARI IŞİD’DE Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenen 6. Dünya Enerji Düzenleme Forumu’nun (WFER) açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21. yüzyılda bu acımasız sistemin devam edemeyeceğini tüm dünyanın anlaması gerektiğini söyleyerek, “Şu anda petrol kuyuları IŞİD’in ellerinde. IŞİD, bu petrol kuyularını acaba kim için kullanıyor? Şu anda bu petrol kuyularında elde ettiği imkânlar ki rekabet mekabet diye bir şey zaten tanımıyor her şeyi altüst ediyor ve onunla beraber elde ettiği imkânlarla silahları elde edip, ondan sonra insan kıyımını acımasızca sürdürüyor. IŞİD tehdidinin dünyaya verdiği en büyük ders, Suriye’de, genel olarak Ortadoğu’daki sorunların lokal, bölgesel sorunlar değil, bilakis küresel sorunlar olduğudur. Bu meselelerde sadece sınırlarımızın güvenliği ve enerji güvenliği değil, küresel refah, huzur, dayanışma adına da inisiyatif alınması gerekiyor” dedi. YERALTINDA SAVAŞ VAR Enerjinin yeraltındayken savaşın, yerüstündeyken barışın kaynağı haline geldiğini ifade eden Erdoğan, “Enerjinin yerüstüne çıkartıldıktan sonra pazarlanma, tüketici ülkelere güvenli ve düzenli olarak ulaştırılma sürece uluslararası anlaşmalar ve işbirliğini zorunlu kılan yanıyla barışa hizmet eder. Güçlü ekonomisi, ilkeli dış politikası ve istikrarlı yönetim anlayışıyla Türkiye kaynak ülkelerle tüketici piyasaları arasında güvenli bir köprü olmaya devam edecektir” dedi. Erdoğan, bu çerçevede Türkiye’nin de içinde yer aldığı Güney Gaz Koridoru gibi uluslararası projelerin enerji arz güvenliği ve çeşitlendirilmesi konusundaki önemine dikkat çekerek, “Biz 12 yıl önce olduğu gibi sadece kendi enerji ihtiyacını karşılamaya çalışan bir ülke değiliz. Bugün Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tüm dost, müttefik, kardeş ülkelerin enerji arz güvenliğine katkı sunmaya çalışıyoruz. 2018 yılında TANAP’tan ilk gaz akışını başlatacağız. Irak’ın her bölgesinde enerji işbirliğini geliştirmek için çalışmalarımız devam ediyor” şeklinde konuştu. Akdeniz’de kilit ülke Türkiye’dir CUMHURBAŞKANI Erdoğan, Akdeniz doğalgazında kilit ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayarak, “Doğu Akdeniz’in enerji haritasında önemli bir rol oynayacak Kıbrıs ve çevresindeki enerji kaynakları da bizim enerji diplomasimizde önemli yer tutuyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve adanın enerji kaynaklarıyla ilgili politikalarımızdan taviz vermemiz söz konusu değildir. Bölgede çıkartılacak herhangi bir kaynağın tüm ada halkının olduğu her fırsatta dile getirdik, getiriyoruz. Oradan çıkartılacak kaynağın kullanılmasında ve uluslararası piyasalara ulaştırılmasında kilit ülke Türkiye’dir. Kıbrıs’ta da aynı Irak’ta olduğu gibi iki taraf arasında anlaşma sağlanırsa bundan en fazla memnun olarak yine bizleriz” dedi. Kıbrıs’ta Rum tarafının Türkiye’nin ada çevresindeki sismik araştırmalarını gerekçe göstererek müzakere masasından çekilmesiyle geçen yıl sonunda kesintiye uğrayan çözüm müzakereleri 15 Mayıs’ta yeniden başlamıştı. 60 milyar dolarlık yatırım yapıldı EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, Türkiye enerji piyasasının bugün OECD ülkeleri içinde en hızlı büyüyen piyasa olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu: “Elektrik ve doğal gazdaki talep artış hızı Asya-Pasifik bölgesi düzeyinde. Ve piyasamız Avrupa Birliği’nin iki buçuk katı hızla büyüyor. Hızlı büyüme yatırım gerektiriyor. Yatırım, güvenilir yatırım ortamı ve istikrarlı piyasa kurallarının olduğu yerlerde yapılıyor. Bunların anahtarı, siyasi ve ekonomik istikrar ile birlikte düzenlemelerin kalitesi. Ülkemizde son 12 yılda elektrik ve doğalgaz piyasalarında özel sektör tarafından yaklaşık 60 milyar dolarlık yatırım bu sayede hayata geçirildi. Bu dönemde kurulu gücümüz iki kattan fazla arttı. Bütün bunları yaparken her zaman dikkate aldığımız temel bir ilke var: Yaptığımız düzenlemelerde tüketicilerin menfaatlerini sürekli gözetiyoruz. Ancak bunun için de tüketicilere hizmet veren piyasa oyuncularının sürdürülebilirliğini sağlamak gerekiyor.” Kamudan artık yatırım yok ENERJİ Bakanı Taner Yıldız ise kamunun artık zorda kalmadığı sürece enerji alanında yatırım yapmama kararı aldığını, bütçeden alınan payların sağlık, adalet ve emniyet gibi sosyal alanlarda daha çok kullanılacağını söyledi. Türkiye’nin enerji sektöründe uluslararası yatırımları çekerek büyümeye karar verdiğini vurgulayan Yıldız, “Dünya ve Türkiye büyüyor. Bu durum, enerji stratejilerinin çok daha dikkatli yönetilmesini gerektiriyor. Burada Türkiye’nin avantajı siyasi istikrarı” dedi. Enerji faslının tıkanması çelişkili AVRUPA Birliği ile sürdürülen müzakerelere de dikkat çeken Erdoğan, Türkiye’nin enerji arz güvenliğine sağladığı katkıya rağmen müzakere sürecinde tıkanan fasıllardan birinin de enerji olmasının “çelişkili” bir durum olduğunu belirtirken, “Enerji arz güvenliğine yapıcı katkılarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu.
  • TÜSİAD’da komisyon yerine yuvarlak masa

    TÜSİAD’da komisyon yerine yuvarlak masa

    Son günlerde siyasilerin hedefi olması ile daha çok gündeme gelen Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) organizasyon yapısında değişikliğe gitti. Ocak ayında yapılan genel kurul ile başkanlığa seçilen Cansen Başaran Symes’in bizzat yürüttüğü çalışma sonucunda bugüne kadar TÜSİAD’da yer alan 11 komisyon kapatıldı. Parlamento işlerinden, bölgesel kalkınmaya, AB ile ilişkilerden sanayi ve tarım politikalarına kadar çeşitli alanlarda faaliyet yürüten komisyonlar yerine daha eşitlikçi bir anlayışla katılım sağlanan yuvarlak masa düzenine geçildi. Önceki komisyonların çalışma alanlarını da kapsayan temaların belirlendiği yuvarlak masalar arasında dijital ekonomi, sürdürülebilir kalkınma, girişimcilik gibi TÜSİAD’ın önümüzdeki dönemde daha fazla odaklanacağı konular da yer aldı. TÜM ÜYELERE KATILABİLİRTÜSİAD’ın internet sitesinde yer alan bilgilere göre kapatılan komisyonlar ve bunların altında yer alan çalışma gruplarının yerine isteyen üyelerin de kayıt yaptırabileceği 9 yuvarlak masa kuruldu. Her bir yuvarlak masaya da TÜSİAD yönetim kurulu üyesi bir isim lider olarak seçildi. TÜSİAD’ın yedek yönetim kurulu üyelerinin de ‘eş-başkan’ olarak görevlendirildikleri yuvarlak masalara tüm TÜSİAD üyelerinin davet edildiği öğrenildi. Her bir üyeden ilgi duydukları alanlardaki yuvarlak masalara kayıt olmaları istendiği ve şu ana kadar üyelerin görev almak için yoğun ilgi gösterdiği belirtildi. KATILIMCI BİR ANLAYIŞTÜSİAD’daki değişiklik ile ilgili görüşüne başvurduğumuz Cansen Başaran Symes, yuvarlak masalar oluşturulması fikrinin yönetim kurulunun ortak kararı olduğunu belirterek, “Bilindiği gibi yuvarlak masada bir baş sandalye yoktur. Dolayısıyla biz de yeni temalar etrafında çok daha katılımcı bir yapı oluşturulmasına imkan sağlayan yuvarlak masalar oluşturduk. bu oluşumlar tüm üyelerimize açık. Hepsine davet gönderdik, şu ana kadar yuvarlak masalara kayıt için yoğun bir ilgi var. Gerektiğinde bu yapılar içine uzmanlar da eklenebilecek” dedi. ALİ KOÇ B20’DE Başkan dahil 13 yönetim kurulu üyesinin yer aldığı TÜSİAD’da Başkan Cansen Başaran Symes ve Başkan Yardımcısı Ali Koç dışında tüm yönetim kurulu üyeleri yuvarlak masa lideri olarak belirlendi. Ali Koç’un G20’nin iş dünyası oluşumu B20’de (Business20) görev aldığı bu nedenle yuvarlak masa liderliği üstlenmediği kaydedildi.  DİJİTAL TÜSİADTÜSİAD’ın dijital çağa daha uyumlu bir yapıya kavuşması konusunda da çalışma yürüttüklerini söyleyen Cansen Başaran Symes, şu bilgileri verdi: “Önümüzdeki dönemde ülkenin gündemi ve önceliklerini de gözeterek daha etkili faaliyetler gerçekleştirmek üzere bazı değişim-dönüşüm çalışmaları yapıyoruz. Bu kapsamda uluslararası etkinlikleri de gözden geçiriyoruz. Ayrıca uzun zamandan beri yapılan bazı rutin etkinlikleri yeniden ele alıp güncelliyoruz. Örneğin her ay başkent gündemi başlığı ile Anraka temsilcimiz ile üyelerimizi biraraya getiriyoruz. Gençlere yönelik çalışmalarımız sürüyor.” YUVARLAK MASA GÖREV DAĞILIMI TÜSİAD’ın yuvarlak masalarının konu başlıkları, çalışma alanları, masa liderleri ve eş-başkanları şöyle: -EKONOMİ POLİTİKALARI: Makro ekonomi, finansal sektör, vergi, ekonomik analiz. Hasan Akçakayalıoğlu (Masa Lideri), Dilek Yardım (Yedek üye). -SANAYİDE DÖNÜŞÜM: Sanayi stratejisi, altyapı sektörleri, stratejik sektörler, KOBİ, AR-GE, devlet yardımları. Mehmet Pekarun Bahadır Balkır (Masa Liderleri), Turhan Turhangil, Batu Aksoy (Yedek üyeler).  -HİZMETLERDE DÖNÜŞÜM: Sağlık, turizm, perakende. Murat Özyeğin (Masa Lideri), Pelin Akın (Yedek üye).-SOSYAL KALKINMA: İstihdam, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik politikası, toplumsal cinsiyet eşitliği. Memduh Boydak (Masa lideri), Ali İhsan Yeşilova (Yedek üye).-BÖLGESEL KALKINMA: Bölgelerarası iş ve yatırım olanakları, Bölgesel kalkınma örgütleriyle ilişkiler. Şükrü Ünlütürk (Masa Lideri), Orhan Turan (Yedek üye). -DİJİTAL EKONOMİ: Bilgi ekonomisi, bilişim, inovasyon ve teknoloji. Esin Güral Argat (Masa Lideri), Erol Bilecik, Levent Akgerman (Yedek üyeler)-SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA: Sürdürülebilirlik olgusu hakkında farkındalığın artırılması ve içselleştirilmesi. Metin Akman (Masa Lideri), Enis Güner (Yedek üye).-GİRİŞİMCİLİK: Girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi. Murat Özyeğin (Masa Lideri), Halil Cem Karakaş (Yedek üye)-KÜRESEL İLİŞKİLER VE AB: İkili, bölgesel ve küresel ilişkiler, AB üyelik süreci Uluslararası yatırım ve ticaret. Simone Kaslowski, Mehmet Tara (Masa Liderleri) Gönenç Gürkaynak, Pelin Akın (Yedek Üyeler).     TÜSİAD Gençlik Platformu kuruluyor TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özyeğin’in ev sahipliğinde geçtiğimiz haftalarda TÜSİAD Gençlik Platformu ilk toplantısı yapıldı. Yapılan çalıştayda gençler ile biraraya gelinerek kurulacak platformun yapısı tartışıldı. “TÜSİAD Gençlik Platformu” ile gençlerin TÜSİAD çalışmalarına yön vermesi ve TÜSİAD karar süreçlerine entegre edilmesi amaçlanıyor.
  • 210 bin işçi ‘zam’ bekliyor

    210 bin işçi ‘zam’ bekliyor

    Kamuda çalışan 210 bin işçi, 7 Haziran seçimleri öncesi hükümetten ‘iyi haber’ bekliyor. Türk-İş Başkanı Ergun Atalay, “Kamudaki toplu sözleşmelerle ilgili olarak biz netiz. Geçen hükümete biz teklifimizi sunduk. Bu hafta ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’ten haber bekliyoruz. Bir öneri getirmeleri gerekiyor. İyi bir teklif getirsinler ki, 210 bin işçinin toplu sözleşmesi seçimlerden önce bitsin. İşçilerimiz buradan gelecek iyi haberleri bekliyor” dedi.  BEKLENTİ YÜZDE 15Kamuda çalışan yaklaşık 210 bin işçinin, 2015-2017 dönemini kapsayan toplu iş sözleşmeleri için görüşmeler bir süredir devam ediyor. Geçen haftalarda kamu işçileri adına Türk-İş zam teklifini, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik’e sundu. Çelik’e sunulan teklifte, “Yüzde 15 zam yapılması, aylık 2 bin 350 liranın altındaki ücretlerin 2 bin 350 liraya yükseltilmesi ve 2016 yılı için 2015’in enflasyon oranına 4 puan ilave ile zam yapılması” yer aldı. Toplu iş sözleşmesinin birinci ve ikinci yıllarında işçilerin yıl boyunca ödeyeceği yüzde 15’lik gelir vergisini aşan vergilerin işverence karşılanmasını isteyen Türk-İş, kamu işçisi için günlük 10 lira yemek parası, aylık 275 lira sosyal yardım ve yıllık 150 lira giyim yardımı talebine de yer verdi. Türk-İş, ayrıca alt işveren (taşeron) işçilerinin başından itibaren asıl işverenin işçisi olduğuna ilişkin yargı kararlarının da tüm kamuda uygulanmasını istedi. 20 İŞ KOKUNU İLGİLENDİRİYORTOPLAMDA 166 toplu iş sözleşmesi için sürdürülen görüşmeler, 20 iş kolunu ilgilendiriyor. Çalışma Bakanı Faruk Çelik de görüşmelerle ilgili olarak geçen hafta yaptığı açıklamalarda; “Görüşmelerin seçimden önce neticelendirilmesi gayreti ve samimiyeti içerisinde olacağız” demişti. 7 Haziran’a kadar toplu sözleşmelerle ilgili bir gelişme sağlanmaması durumunda 210 bin işçinin kaderini, yeni kurulacak hükümetle yapılacak görüşmeler belirleyecek.
  • Otomotiv eylemlerinde son durum: Ya hep ya hiç

    Otomotiv eylemlerinde son durum: Ya hep ya hiç

    Bursa’da Oyak Renault fabrikasındaki işçilerin iş bırakma eylemi dün 12’nci gününe girdi. Oyak Renault yönetimi dün sabah eylemi sonlardırmak için Tofaş’ın 22 Mayıs’ta teklif ettiği koşulların aynısını ilan ettiğini belirterek, “Bu sabah saat 08.00’den itibaren öncelikli faaliyetler başladı. Fabrikanın bir an önce normal çalışma düzenine geçmesi için gereken her şeyi yapıyoruz” açıklaması yaptı. Ancak fabrika içinde ve dışında eylemini sürdüren işçiler, “Dün (önceki) akşam, dışarıya sanki anlaşılmış gibi bir imaj vermeye çalıştılar. Saat 00.00’a doğru arkadaşların telefonlarına ‘Fabrika üretime başlıyor’ diye mesajlar geldi. Kimse kabul etmediği için içeriye girilmedi. Sonradan bunu iptal ettiklerini, içerideki amirlerimiz vasıtasıyla 08.00-16.00 vardiyasında üretime başlayacaklarını söylediler. Bu yola çıktığımızda hep birlikteydik, hala hep birlikteyiz. Bu fabrikadan içeri hep birlikte gireceğiz” açıklaması yaptı. SEYYANEN 1000 TLOyak Renault’un işçilere teklif ettiği ancak uzlaşmaya varılamayan ‘Tofaş’ şartlarının koşulları ise şöyleydi: “İş başı yapan hiçbir çalışanımızla ilgili yasal işlem yapılmayacak, sendikadan istifa eden hiçbir çalışanımız işten çıkarılmayacaktır. Çalışanlarımıza ilave maddi katkı sağlanması için de bir çalışma yürütülecektir. Bu kapsamda öncelikli olarak, çalışanlarımıza ay sonuna kadar seyyanen 1000 TL katkı sağlanacaktır. Diğer maddi katkılar 1 ay zarfında belirlenecektir.” MESS İZİN VERMEDİİşçilerin seçtiği sözcülerden Erhan İmranlı dün yaptığı açıklamada, eylemin ilk gününden itibaren fabrika yönetimiyle çok sayıda görüşme gerçekleştirdiklerini belirterek, Oyak Renault Genel Müdürü Ales Bratoz’un da katıldığı 20 Mayıs’taki toplantıda tüm koşullarda anlaştıklarını söyledi. İmranlı, “Sadece imzalar atılmamıştı. Daha sonra sırf bir çeviri için toplantıya ara verdik. İki saatlik bir süreden sonra geri döndüler, bu şartları kabul edemeyeceklerini, daha doğrusu Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) yönetimiyle diyalog kurduklarını ve buna imza atamayacaklarını söylediler. Aslında fabrikayla ilgili bir sıkıntı olmadığını, bunu fabrika ve işçiler arasında halledebileceğimizin sinyaliydi bu fakat başka zorluklar çıktı. MESS, buna izin vermedi” diye konuştu. BİZDE FABRİKAMIZI ÇALIŞTIRMAK İSTİYORUZİşçilerin sözcüsü Erhan İmranlı, fabrika yönetiminin, kendisi dahil bazı işçiler aleyhine savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, söz konusu toplantıdaki taleplerinden birinin, yönetimin bu suç duyurusundan vazgeçmesi olduğunu söyledi. İmranlı, şunları kaydetti: “Sonuçta buradaki arkadaşların tamamına yakını Türk Metal Sendikasından istifa etmiş durumda. Bunları birinin temsil etmesi gerekiyordu. Bununla ilgili bir talebimiz vardı. Bunların hepsini kabul ettirmiştik. Bir anda bundan vazgeçtiler. Aynı taleplerimizi devam ettiriyoruz. Aynı sözleşmeyle önümüze gelirlerse üretimimizi tekrar başlatmaya razıyız. Diyalogdan yanayız ve görüşmelere açığız. Masadan kalkan taraf değiliz, yapıcı olan tarafız. Her durumda uygun şartlarda anlaşmaya razıyız ve fabrikamızı çalıştırmak istiyoruz.” 5 BİN 500 İŞÇİ ÇALIŞIYOR İşçilerin avukatlarından Deniz Baykal, Bosch Fabrikası’nda çalışan içşilere verilen hakların Oyak Renault’ta görev yapanlara verilmesi halinde bu miktarın eski çalışanların aylık maaşına 200 TL, yeni işe girenlere ise 500- 550 TL arasında fark yansıtacağını belirtti. Renault’un üst düzey yöneticilerinden oluşan bir grubun dün Bursa’ya geleceği bildirildi. Bu iddia doğrulanamazken, günde yaklaşık bin 400 otomobilin üç vardiyade üretildiği OYAK Renault Fabrikası’nda yaklaşık 5 bin 500 işçi çalışıyor. ESKİŞEHİR’DE DE EYLEM OLDURenault işçilerinin ardından eyleme geçen Tofaş ile yan sanayi kuruluşlarından Coşkunöz, Mako ve Ototrim’deki iş bırakma sona ermişti. Dün ise Ford Otosan’ın Eskişehir’deki kamyon fabrikasında eylem başladı. Kamyon ve çekici üretim tesislerinde çalışan işçiler, dün sabah işbaşı yaptıktan yaklaşık 3 saat sonra fabrika bahçesinde toplandı. Burada bir süre slogan atan yaklaşık 500 kişilik grubun eylemi nedeniyle fabrikanın tüm bölümlerinde üretim durdu. İşçiler fabrika bahçesindeki bekliyor. NURİ BEY İÇİN DUADiğer taraftan Ford Otosan Gölcük Fabrikası yakınındaki bulunan bir grup işçi, Türk Metal Sendikası aleyhine pankartlar astı. Bazı işçilerin aileleri de destek vermek için alana geldi. İşçiler, 2012 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeden eski Ford Otosan Genel Müdürü Nuri Otay için pankart açarak dua etti.  
  • ‘Çantacı’nın son görevi

    ‘Çantacı’nın son görevi

    ESKİ Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a işadamı Reza Zarrab tarafından getirilen saatle ilgili Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın kestiği cezanın ödemesinin, 17 Aralık operasyonuna adı karışan ve TBMM’ye gönderilen fezlekede Zarrab’ın adamı ve “çantacısı” olarak nitelendirilen Murat Yılmaz tarafından yapıldığı ortaya çıktı. Hürriyet’in ulaştığı belgede saat için tam 213 bin 300 TL ödendiği görülüyor. 17 Aralık soruşturmasındaki en çok tartışılan konulardan birini Reza Zarrab tarafından eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a alındığı iddia edilen 700 bin liralık Patek Philippe 5101G marka saat oluşturuyor. Çağlayan, önceki gün TBMM soruşturma komisyonunda bu konudaki sorularla karşılaşmıştı. Çağlayan, kendisi “yoğun çalıştığı için” saatin alınmasını Reza Zarrab’dan “rica ettiğini”, “onun yurtdışından getirttiğini” belirterek, “Ama parasını kendim ödedim” demişti.  Bu saatin İsviçre’den getirilmesiyle ilgili ortaya çıkan sorunlardan birini de gümrükten geçiş sırasında vergi ödenmemesi nedeniyle patlak verdi. Bu konudaki süreçler  Maliye Bakanlığı’na yapılan bir şikayet üzerine başladı ve şöyle bir seyir izledi: MALİYE’YE ŞİKÂYET: 260 BİN LİRA VERGİ KAÇIRILDI:  Ankara’da yaşayan C.E. adındaki bir vatandaş, 7 Mart 2014 tarihinde Maliye Bakanlığı  Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’na dilekçeyle başvurarak, 700 bin TL değerindeki saatin 25 Eylül 2013’te Türkiye’ye getirilişi sırasında ithalat vergisi, KDV ve ÖTV’nin ödenmediğini, beyanda da bulunulmadığını belirterek, devletin bu nedenle 260 bin TL zarara uğratıldığını söyledi. C.E., bir kişinin bakan olmasının vergi yükümlülüklerini ortadan kaldırmadığını, bu nedenle Çağlayan’dan bu vergilerin tahsil edilmesini istedi. C.E. dilekçesinde ihbar ikramiyesinin de kendisine ödenmesini talep etti. MALİYE BAKANLIĞI: BİZİ DEĞİL GÜMRÜK BAKANLIĞI’NI İLGİLENDİRİR Vergi müfettişleri, bu ihbardaki iddiaları incelemeye aldılar. Ancak Maliye Bakanlığı, bu inceleme sonucunda “213 sayılı Vergi Usül Kanunu, 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile 3065 sayılı KDV Kanunu‘nun ilgili maddeleri uyarınca “ihbar dilekçesindeki hususların Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca değerlendirilmesi gerektiğine” sonuç  ve kanaatine vardı.   Maliye’nin bu konudaki yazısının tarihi 7 Nisan 2014 tarihini taşıyor. GÜMRÜK BAKANI YAZICI: “İNCELEYİP, 10 GÜNDE BİLDİRİN” Böylelikle dosya, o tarihte Gümrük ve Ticaret Bakanı  olan  Hayati Yazıcı’nın önüne geldi. Yazıcı da 23 Mayıs 2014 tarihinde bakanlığın Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı’na bu konuda yazılı bir talimat verdi. Yazıcı, bu talimatta “Zafer Çağlayan’ın kullandığı saatin Murat Yılmaz adlı kişi tarafından İsviçre’den getirildiği” yolundaki iddiaları ve  Çağlayan’ın “saatin kendisi tarafından satın alındığını, ancak yurda başkasının getirdiğini” söylediğini hatırlattı. Yazıcı, söz konusu saatin ülkeye sokulması işleminin gümrük mevzuatı açısından incelenerek makama 10 gün içinde  bilgi verilmesini” istedi. KURYE YILMAZ’DAN MÜFETTİŞLERE: “SAATİN SERTİFİKASINDA ÇAĞLAYAN’IN ADI YAZIYORDU”  Yazıcı’nın görevlendirmesi üzerine olayı araştıran gümrük müfettişleri, saati İsviçre’den getiren ve Zarrab’ın denizcilik şirketinde yat kaptanı olarak çalışan Murat Yılmaz’ın ifadesine başvurdu. Yılmaz, 30 Mayıs 2014’te verdiği ifadede, saati Reza Zarrab’ın ricası üzerine İsviçre’den aldığını belirterek şöyle dedi: “Patek Phillippe firmasına gittim. İşverenim tarafından adı verilen Elçin hanımla görüştüm. Almam gereken bir saat olduğunu söyledim. Kendisi yerinde olmadığından başka bir yetkili bayan aracılığıyla söz konusu saati gerekli teslim tutanaklarının şahsım adıma düzenlenmesiyle teslim aldım.  Saatin ödemesinin kimin tarafından yapıldığını şirkette çalışan biri olarak bilmem mümkün değil. Ben teslim alma prosedürünü uyguladım. Saatin teslimatı sırasında garanti sertifikasının sayın bakanımız Zafer Çağlayan adına düzenlenmiş olduğunu gördüm. Fakat taşıma ve çıkış işlemleriyle alakalı diğer makbuz tarafıma kesilmiştir. Daha sonra saati İstanbul’a değil Ankara’ya götürmemi istediler. Sertifikada Zafar Çağlayan’ın isminin yazdığından saatin gerçek sahibinin sayın bakanımız olduğunu anlamak mümkün. Sonrasında yapılan telefon görüşmeleri sonrası saati havaalanında adını hatırlamadığım birine teslim ettim.”   GÜMRÜK BAKANLIĞI 284 BİN LİRA CEZA YAZDI, ANCAK UZLAŞIYA GİDİLDİ      Yılmaz’ın ifadesinin ardından Gümrük ve Ticaret Bakanlığı saatin getirilmesi sürecinde vergisi ödenmediği için yasaya aykırı işlemler yapıldığı sonucuna vardı. Bu çerçevede saati Türkiye’ye getirdiğini kabul eden Yılmaz’dan Gümrük Kanunu’nun 235. Maddesi kapsamında toplam 284 bin 400 TL ceza ödemesi istendi. Cezanın yüksek olmasında Gümrük Kanunu’nun  “Yolcuların başkasına ait olduğu halde kendi eşyasıymış gibi gösterdikleri eşyanın gümrük vergileri iki kat alınır” şeklindeki 235’inci maddesinin hükmünün de etkili olduğu anlaşılıyor. Buna karşılık Yılmaz, talep edilen cezaya yüksek olduğu gerekçesiyle itiraz etti. Bu itiraz reddedilince, Yılmaz bu kez cezanın indirilmesi için uzlaşma teklifinde bulundu. En sonunda ödemenin belirtilen dönemde yapılması halinde, cezanın 213 bin 300 TL’ye indirilmesine karar verildi. VE CEZA ÖDENİYOR Yılmaz, 15 Eylül 2014 tarihinde Atatürk Havalimanı Gümrük Saymanlık Müdürlüğü’ne giderek 213 bin 300 TL cezayı ödedi. Yılmaz’a ödenen ceza karşılığında  “0789009” nolu alındı belgesi düzenlendi. Veznedar Nihat Durak’ın imzasını taşıyan alındı belgesinde “İkiyüzonüç  bin üçyüz  TL  bedeli GÜMRART ile tahsil edilmiştir” deniliyor.  PARA KİMDEN ÇIKTI Hürriyet’te 24 Kasım 2014’te yayınlanan haberde Gümrük Bakanlığı yetkililerine atfen Zafer Çağlayan’a tebliğ edildiği ve çağlayan tarafından ödendiği belirtilmişti. Buna karşılık, gün ışığına çıkan belgeler para  Çağlayan’dan çıkmış olsa da, cezayla ilgili ödemenin Rıza Zarrab’ın kuryesi Murat Yılmaz tarafından yapıldığını ortaya koyuyor.